22 Nisan 2016 Cuma

Altı Çizili Cümleler - Çi





   Merhabalar dostlar..
İlk kitap yorumumu Fi ile yapmıştım. Daha öncede söylediğim gibi ben kitap eleştirmeni ya da yorumcusu değilim. Sadece okuduğum kitaplarda beni etkileyen altını çizdiğim cümleleri sizlerle paylaşıyorum ki cümlelerde bir tanesi bile sizin ilginizi çekerse kendinizi kitaba yakın hissederseniz alın okuyun diye. Tabi ufak tefek kendi yorumlarımı da katıyorum e olsun o kadar değil mi :)

   İkinci kitap biraz daha hızlı akıyor. İlk kitap gibi etki oluşturmadı üzerimde. Birinci kitabı üçüncü kitaba bağlayan bir geçiş kitabı niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Fark edilir bir bağımsızlık yok. Ben kendim spoiler almayı çok sevdiğim için size de bir spoiler vereyim. Kitapta Duru'nun Can'ı terk etmesi bir devrim niteliği taşıyor ve Can bu durumu hazmedemiyor bir süre. Ciddi anlamda böylesi bir takıntıya acığımı da söylemeden geçemeyeceğim. Duru'nun adına ben sıkıldım bunaldım bu baskıdan o derece yani.

   Ama kitaba damgasını vuran Can Manay ve Bilge'nin birbiriyle olduğunun sinyalerini veren son sayfaları bana en heyecan katan kısımlarıydı. Tabiki bu spoiler biraz da üçüncü kitaptan edindiğim bilgiler doğrultusunda söylediğim şeyler. Yoksa ikinci kitapta böyle bir şey çıtlatılıyor ama net bir bilgi de yok. Şimdi gelelim hangi cümlelerin altını çizdiğime:


İYİ BİR HİKAYE ASIL BİTTİĞİNDE BAŞLAR.


"Artık, ancak acının içinde var olabilen biriydi o. Ruhu ağrıyordu."

"Hissedilen çaresizliğin ruhu parçalayan bir umutsuzluğa dönüşmesi var olan tüm anlamları yok ederken damarlarındaki kan acıyla beslenmeye başlamıştı."

"Anlamsızlık bedeninden taşıp tüm algısını doldurduğunda artık o sadece bir posaydı."

"Ama aslında giden değildi terk eden, kalandı."

"Samimiyet. İki kişinin paylaşabileceği en muhteşem, en rahatlatıcı ve en tahrik edici duygu..."

"İnsanlık artık birbirini sevdiği, istediği için değil, birbirine sığındığı için birlikteydi, lanetlenmişler gibi."

"Asıl önemli olan darbe almak değil, alınan darbeye rağmen hep ayağa kalkabilmekti."

"Toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk. Deliriyorum sana."

"Kaç tane erkek vardı böyle? Böylesine cesaretli, böylesine ne istediğinden emin, böylesine erkek..."

"... Sevgisiyle öldürdüğünün farkında olmak istemeyen bir koruyucu gibiydi."

"Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız! Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı... Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen bir davranışa dönüşmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz."

"...her gece yorgunluktan yığılıp kalmasa kendini toplayamazdı Deniz. İçini dağlayan ihanetin acısında kaybolur ve kendini bulamazdı. Geriye bakmadan, günbegün çalışarak varabilmişti bu noktaya. Geçmişin hiçbir anlamı yoktu artık, geriye bakmadığı sürece."

"...yeter ki kıvılcım olabilme cesaretimiz olsun, alevler gelir."

"Bireye, yoğun şefkat hissettiği kişi tarafından uygulanan şiddet sevgiyle kodlanır ve bu kod bilinçaltında ya sadist ya da mazoşist eğilimlerin tohumlarına dönüşürdü. Annesi tarafında bu kadar sevilirken birincil ihtiyacı olan yemek yemede anne şiddetine maruz kalan bir çocuğun, diğer birincil ihtiyaçlarında da şiddet arayışına girmesi kadar doğal ne olabilirdi ki!"

"Hiç benim olmadı ki kaybedeyim."

"Altında ezilmen için değil, gerekli olduğu kadarını alıp renklenmen için yaşıyorsun."

"Okuduğun her kitap, toplamda sadece 29 harfin kombinasyonundan oluşuyor,
...
ama aynı değiliz, çünkü deneyimlediklerimiz farklı."

"Önyargıyla düşünmek yerine, sevgiyle kabullenmek gerekir."

"Bu kızın ehlileştirilemez özgünlüğü, bu özgünlüğün hayat bulduğu özgürlüğüydü Sadık'ın en çok ilgisini çeken."

"Hayat ne tuhaftı, bize zarar veren şeyler, aynı zamanda huzur bulduğumuz tek şey olabiliyordu..."

"Bir kadının yeteneğine giden yol yatağından geçerdi."

"O gece kendini kandırmanın hafifliğini öğrendi, kendine yalan söyleyerek mutlu olmanın kolaylığında kaybolan herkes gibi."

"Kendinden nefret eden bir kadın, en çok yakınındaki erkek için tehlikeliydi."

"Sapıksın sen! Aşkınsa benim lanetim!"

"...hedef, malın yarattığı etki değil, hissettirdiği şeydir.
...
Satılamazı satabildiğin bir sistem bu."

"Fare kapanında daima beleş peynir vardır."

"Hayat sadece bir an. Ya efendisi olursun ya da kölesi."

"Çaresizliğin zehri sanki sadece ağlayınca akıyordu bedenden."

"Genç bir kadına kendini çirkin ve istenmez hissettirmek, erkeği baştan çıkaramadığını ona yüklemek olası dedikoduları engellerdi."

"En değerlisini kaybetmenin cehenneminde Can, en değerlisini kaybetmenin özgürlüğünde Deniz, sessizce birbirlerine baktılar."




BU HİKAYE BURADA BİTECEK 
ve 
SEN BAŞLAYACAKSIN...

Pİ ÇOK YAKINDA...









19 Nisan 2016 Salı

Salıyı Sallayan Blog #6





   Merhabalar Dostlar..
   Haftanın bloğu yazıma hoşgeldiniz. Geçen hafta seçildiğim için kendimi seçmiştim :) Ehhff.. Buralar enaniyet koktu yiine :)
   Bu hafta tanıtacağım blog, blog camiamızın sevgili Poşeti :)
Hoşgeldin BiPoşetKitap el salla tatlım :)
Blog dünyasında yaptığı kitap alışverişleri ile meşhurdur. Galon galon kitap alıyor üstüne bir de bunları öğrenci haliyle okuyor :) Hem ders çalışıyor hemde bu kitapları bizlerle paylaşıyor.

   Ben BiPoşetKitabı ilk tanıdığımda blog dünyasına aynı zamanda adım atmıştık. Beni etkileyen şey ise BiPoşetKitap'ın puanlama sistemi ile alakalı girdiği bir yazı olmuştu. O kadar düzenli, o kadar sistematik geldi ki çok hoşuma gitmişti. O gün bu gündür takip ederim kendisini. Kitabın kapağından, kitap isminin kitapla uyumuna kadar inceleyen bir puanlama sistemi var.
   Kitaplarla ilgili her detaya ulaşabileceğiniz güzel bir blog arayışındaysanız eğer BiPoşetKitap'ı takip etmelisiniz mutlaka..















13 Nisan 2016 Çarşamba

Altı Çizili Cümleler - Fi


  



   Merhabalar Sevgili Dostlar..
Dertler, kederler bilirsiniz benimle anılmaya başladı artık :) Biliyorsunuz ciddi anlamda okuyamama hastalığı vardı üzerimde. Bunu da 6 ay boyunca elimde dolanan Fi anlatıyor zaten, atalandı, okunulmaya çalışıldı okunamadı. Sonra benim zamansız komşuluk yaptığım çok sevdiğim komşularım var burada yazısını yazmıştım. Tabi komşu kızı benden kitap isteyince bende dedim 'Aman aman al bunu oku iyice atalandı elimde.' Fi'yi okuyup bitirdi birkaç güne ve geldi benden Çi'yi aldı. Kendi kendime hayretlere düştüm nedir  bu kitabı bu adar akıcı yapan ya ben sevmedim nedense. Normalde olsa kendim okumadığım kitabı bir başkasına asla vermem ama okuyamama hastalığı böyle birşey olsa gerek. Tüm hayattan bezmişliğimle 'Al' dedim 'O kitapların hepsi hiç okunmadı taze taze kitap, al oku hepsini aldığıma da pişman oldum zaten' dedim. Tabi bizim komşu kızı Çi'yi bitirdi geldi bir günde. Geçmiş Pi'yi soruyor ama bende Pi yok 'Başkasından al onu da, bende yok abliş.' dedim. Gitmiş D&R'dan Pi'yi de satın almış okuduktan sonra bana hediye edecekmiş :) Deli danalar gibi sevindim :)
Bir kitap hediye almaktan daha mükemmel ne olabilir ki hayatta :)
Tabi bu gazla 'Bende okuyacağım yiaa' diyerek saldırdım Fi'ye ve Fi bitti. Çi'nin de sonundayım onunda alıntıları yakında gelecek.

Ama öncelikle şunu söylemeliyim ki ben kitap eleştirmeni değilim. Yorumcusu da değilim. Sadece paylaşımcıyım. Eğer kaliteli eleştiriler yada yorumlar okumak isterseniz yazımın sonunda paylaşacağım üç blogger arkadaşımın bloglarına mutlaka bakmalısınız.

Gelelim ben bu kitapla ilgili ne düşünüyorum. Kitap küçük yaşta olanların merak etmemesi gereken bana sorarsanız +18 hatta +21 yaş üzeri falan olabilir. Müstehcen sahneleri fazla. Bu konu üzerinde titizlikle çalışmışlar. Ben bu sebeple kitabın kişiye çok edebi bir değer kattığını düşünmüyorum. Evet olay örgüsü ve karakter analizleri çok iyi. Ortaya konulan her bir karakterin özgünlüğü ve detaylı bir şekilde işlenmesi, karakterler arasındaki olay örgüsünün çok hassas bir şekilde işlenerek okuyucuya hissettirilmeden yapılan geçişler çok harika ama dediğim gibi yazarın uzun ve derin cümleler kullanmış olması kitabın edebi bir katkısı olduğu anlamına gelmiyor. Kitapta benim en çok beğendiğim şey olay örgüsünün ince ince ve okuyucuya hissettirilmeden işlenmesi ve farklı işlenen karakterler oldu. Karakterlerin hepsi çok iyi bence. Bir de eğer gerçekten bir Denge Merkezi varsa bu hayatta bende gerçekten bir zengin olup gitmeyi isterdim. Kitap içerisinde aklımda kalan tek şey bu oldu oldu sanırım. Peki okumazsanız bir kaybınız olur mu diye merak ediyorsanız bence olmaz. Mutlaka okunmalı dediğim bir kitap olmadı. Ama seri şeklinde olduğu için serinin diğer kitapları üzerimde nasıl bir etki bırakır bilemediğimden şimdilik sadece tek bir kitap üzerinden ahkam kesiyorum :)

Gelelim bu kitapta hangi cümlelerin altını çizdiğime. Aslında altını çizeceğim çok cümle vardı ama genelini üşengeçlikten çizemedim.

Kitabın ilk sayfasında beni etkileyen bir cümleyle başlamak istiyorum. Sanırım deneyimlerimin verdiği iç güdü ile bu cümlenin altını çizmiş olabilirim.

"İşin sırrı doğru insandan doğru şeyi istemekti ve tabii karşılığında da fazlasını vermemek."

Kitapta Can Manay'a sorulan şu soru beni anlatıyor sanki :)
"-Size en itici gelen şey?
+Cevabı bulabileceklerini düşünmeden soru soranlar."

"Neyi, niye merak ettiğimiz, kimliğimizi oluşturuyor."

"Fark edilmiş biri tarafından fark edilmek!"

"Komik olan, etrafında onu çirkin bulan bir tek kendisi vardı."

"Kendisi olabilmek için hep takması gereken maskeleri vardı."

"Toplum tarafından yetiştirilen erkek gerçeğini görmüştü net bir şekilde. İhtirassız iktidarsızlar."

"Ben ne olduğumu biliyorum, ne kadar olabileceğimi merak ediyorum."

"Ne olduğunu bildiği halde olmadığı şeyi olmayı seçmişti."

"Yetersizlik hissi insana tuhaf şeyler yaptıran hatta tuhaf şeyleri ihtiyaç olarak algılatabilen bir histi."

"Farklıysanız her anlamda mahvolmuştunuz! İlaçlar sizde diğerlerinde çalıştıkları gibi çalışmaz, insanlar sizi koyabilecek bir kategori bulamayınca varlığınızdan rahatsız olurlardı."

"Var olma savaşı vermeden içinde uykuya dalmış karakterlerin sessizliğinde, beynindeki bilgiyi kullanarak yaşamak kolaydı."

"...Duru kapıyı açtı. Kendisini kurtarmaya çalışan 'yok edicisiyle' daha fazla savaşamayacaktı."

"Farkındalıktan yoksunluk sarmıştı her yeri."

"...birbirlerine ait olmayan ama ait olabilmek için sürekli birbirlerine adapte olmaya çalışan ve bu bitmek bilmeyen adaptasyon sürecinde birbirlerini yaralayan bir çiftti."

"Herkesin mutlu olmak için en az bir nedeni vardı ve sanki bu gezegen sadece kendisine lanetliydi."

"Umutsuzluk içine yerleşmemişti henüz ama kapıdaydı."

"Kendini bu kadar şansız hisseden birinin risk alması çok tehlikeli değil miydi?"

"...bir zekayı takdir edebilmek için zeki olmak gerekir. Bazen karşındakinin zekası, aslında kendi zekanın aynasıdır.
...
Sen savaşçı doğmuşsun Özge Hanım, doğan bu, illa savaşacaksın."

"Savaşlarını iyi seç çünkü içinde kaybolabilirsin. İyi bildiğin ve sevdiğin bir şeyin içinde kaybolmak, beceriksiz olduğun ve sıkıldığın bir şeyin içinde kaybolmaktan daha iyidir."

"Zafer bazen, kazanmak için son darbeyi vurmamak olabilir."

"...ve bir erkeği en değerli yapan şeyin kadında uyandırdığı korunma duygusu olduğunu düşündü Deniz'e gülümserken."

"...belki de hissettikleri duygular bedenlerine o kadar büyük geliyordu ki, kendi fiziksel gerçekliklerini hatırlamak için fiziksel acıya ihtiyaç duyuyorlardı."

"Kendi bedeninden değil, Murat'ın bedeninin aldığı zevkten zevk aldı Bilge, kadınlığını keşfetmemiş tüm kadınlar gibi."

"Hissettiği şeye isim koymaya çalışmaktan çok, kendisine hissedilen şeye isim koymaya çalıştı."

"...bu daha önce yapılmadığı için yapılmamış. O kadar."

"Çirkin kızları sinir etmek istediğinde yaptığı bir şeydi bu Duru'nun, makyajsız suratını bol suyla yıkayıp hala çok güzel gözükmekten daha ne ağır gelebilirdi ki bu aptal kızlara!"
(Kitapta beni en sinir eden şeylerden biri ise Duru'nun bu sığ egosu oldu.)

"Vazgeçmediğin sürece doğru seçimi yapmak için her zaman şansın vardır."

"Erkek dediğin koruyan, kapsayan olmalıydı!
...
Niye hep tek başına savaşmalıydı? Niye bu kadar yalnızdı.."
(Bu Duru gerçekten çok mu çok bencil bir karakter ya. Göz göre göre Denize ihanet etti. Göremedi nasıl sevildiğini!!)

"Seni böyle hissettiren, bana da tüm bunları yaptırabilen bir kişi daha olmayacak."

"Tapan bir erkekten daha güçlü kimse olamazdı. Tabii eğer bu şizofrenik bir saplantı değilse."

"-Ben kanayınca mı fark ediyorsun yaralandığımı!
...
Deniz elindeki kan yerine yaşadığı şoku fark edebilseydi, her şeyi anlatırdı ona."

"İçinde bir şeyler ölmüştü ve canlandırmaya çalışmak bir ölünün kalbine yumruk atarak kaburgalarını kırmak gibiydi."

"Değerliydi, kendini değerli hissediyordu bu adamın yanında, en değerli."




İYİ BİR HİKAYE ASIL BİTTİĞİNDE BAŞLAR.
Çİ İÇİN HEYECANLA BEKLEYİN...




          











Yazının Ritmi:
Model - Mey
Zakkum - Dile Kolay Kalbe Değil
Emre Aydın - Ölünmüyor
İlyas Yalçıntaş - İçimdeki Duman
Ferah Zeydan - Yanlışız Senle
Feridun Düzağaç - Kül








12 Nisan 2016 Salı

Salıyı Sallayan Blog #5 - Hoşgeldin !





   Bugünün geleceğini hiç hayal etmemiştim. Salıyı sallayacağımı düşünmeden sizlerle salladım hep bu günü. Blog aleminde bende iz bırakanları okumak ve blog yazarı arkadaşlarımı sizlerle paylaşmak benim için çok özel bir duygu oldu hep. Sevgili Cafe Tigris beni yazdığında çok şaşırdım bir an inanamadım. Kendisine çok teşekkür ediyorum beni bu şerefe bu kıdeme layık gördüğü için.

   Bir Kestane Varmış.. Bir Fiyonk Yokmuş..
Okuduğunuz gibiyim işte ben burada. Bir varım bir yokum..

   Ve sen.. Bugün buradaysan eğer hoşgeldin.. Tigris'ten görüp geldiysen hele binlerce kere hoşgeldin.. Başımın üstünde değil gönlümde yerin var bunu böyle bil ve sakın gitme..
Ben hayatım boyunca hep giden oldum. Gitmenin ne demek olduğunu iyi bilirim. Giderek kalmanın ve kalarak gitmenin ne demek olduğunu çok iyi deneyimledim.. Eğer bugün buradaysan kal sende benimle. Belli mi olur belki yüreğimizin en derininde bir yerlerde seninle aynı acıyı yaşamış belkide aynı sevinci hissetmişizdir..

   Sevgili Blog Yazarı/Okuyucu/Takipçi..
   Sevgili Dost..
   Benim dünyamı yaşayabileceğin, hissedebileceğin bu platforma hoşgeldin..
Kahve içmeyi sever misin? Ben çok severim. Günümü kahvesiz bitiremem. Mutlaka bir türk kahvesi içerim hergün.. Ama sade içerim ben kahveyi. Kahvemin yanında tatlı istemem. Çünkü bir tatlı bakış, bir hoş söz, bir samimi muhabbet, içten dostluk benim kahvemi tatlandırmak için yeterlidir.
İçtenliğin bana yeterli gelir, birlikte içtiğimiz kahvenin hatrı bir ömür devam eder..

   Ben sana karşı hep dürüst olacağım bunu bil. Yalana ve riyakarlığa tahammülüm yok. Hata da yapsam doğruyu söylerim. Hatalarımın bedelini ödemeye her zaman hazırım. Yalan söylemem. Söyleyemem. Unuturum. Yakalanırım. Bu yüzden söylediğim yalanı aklımda tutamayacağım için söylemem. Rahat biriyim. Bazen kırıcı olabilirim ama dürüst olmayı seçerim.

   Riyakarlığı sevmem. Asla ikircikli davranmam. Sevdiğimde bilir kendisini sevmediğim de. Hissettiririm saklayamam.

   Sevmeyi iyi bilirim. Ama sevilince elim ayağıma dolaşır. Ne yapacağımı bilemem. Ne diyeceğimi bilemem. Bu yüzden de birşey söyleyemem iltifat aldığımda. Kendimi nedense(!) iltifata layık görmem. Utanırım..

   Şefkati, fedakarlığı, gülüsemeyi çok severim. Sevmeyi çok severim.  Sevdiğimde gerçekten çok severim. Eğer bana yüreğinle bakabilirsen bunu o zaman görebilirsin ancak. Çünkü bağıra bağıra söyleyemem.

   Ne söylemeliyim biliyorum ama burası benim dünyam, benim evim, benim yuvam.. Sahiplenmeyi severim. Sahip olduğum şeyleri paylaşmak ağır gelir. Çok fazla sahiplenirim..

   Eğer benimle bir kahve içecek vaktin varsa beni çok mutlu edersin. Eğer kendinden birşey bulduysan bende kal burada.. Bir kahve içelim ve dertleşelim birlikte.. Sonra da amann çok üzüldük biraz da gülelim diyerek kahkalarımızla inletelim şehri..

   Hoşgeldin..
   Bloğuma hoşgeldin..
   Dünyama hoşgeldin..
   Kahvemin yanına hoşgeldin..
   Yüreğime hoşgeldin..
   İyiki geldin..







29 Mart 2016 Salı

Salıyı Sallayan Blog #4





      Merhabalar Sevgili Blogger Arkadaşlarım..

   Bildiğiniz üzere makale siparişlerim boyumu aştığından olsa gerek, kız kardeşimin nişan hazırlıklarından olsa gerek, gereksiz Ex'in bloğumu bulup yorum yapmış olmasından olsa gerek bloğuma olan ilgimde bir sorunla başbaşayım. Aktif uyku da cabası ki bunun hiçbir problemle alakası yok yani tamamen sevdiğimden :)

   Bu hafta sizlere seçmekte geç kaldığım bir bloğu anlatacağım. Dibine kadar şanslı blog arkadaşlarımızdan birisidir kendisi. Bir kere en büyük şansı evladı tabiki :) Kafiye de yapıyorum. Çünkü kendisi şiirler yazılası, sayfa sayfa anlatılası bir insan. Daha önce "Birde Benden Dinleyin" adlı blog yazımda nasıl bahsetttiysem kendisinden aynılarını buraya 'kopyala-yapıştır' yapmak lazım ki, yapmayacağım çünkü hislerim duygularım kendisine hiçbir zaman değişmiyor.

   Arkadaş sen nerden buluyorsun bu enerjiyi. Geçen hafta haftanın bloğunu paylaşmadığımda sorumluluk bilincine sahip 'DağınıK AnNe' kapımı çaldı. Ee hadi bekliyoruz ama geç kaldın diyerek beni uyardı ki biraz daha geciksem belki terlik bile fırlatabilirdi. Hemen onun sayesinde sorumluluklarımı hatırladım :)

   Tatlış mı tatlış bir Atakanımız var buralarda koşturup oynayan :) Evladından vakit bularak, hem bizi toparlayan, blog apartmanımızın annesi ki bodrum katında kalmış beni bile hatırlayarak arada soran, selam eden, dert dinleyen sevgili "DağınıK AnNe" yi haftanın bloğu seçiyorum ve sıkı sıkı sarılıyorum kendisine :)











22 Mart 2016 Salı

Salıyı Sallayan Blog #3




   Bir güzel Salı'nın başlangıcından herkese merhabalar :)
Geçen hafta hem Hafta'nın Ritmi hemde Salıyı Sallayan Blog yazı dizisinde bir takım aksamalar yaşadım ki bu durumu da geçenlerde açıklayan bir yazı yazmıştım.

   Bugün aslında seçmiş olduğum blog yazarı arkadaşıma da içten bir özür borçluyum. Kendisi o kadar duyarlı ve naif bir arkadaşımız ki ben ona karşı bir mahcubiyet yaşıyorum. Peki neden? Bu soruyu cevaplamadan önce hangi blog olduğunu belirtmeliyim ki anlatmam daha kolay olsun.


   "Vişneli Kiraz"

   Hemen hemen aynı dönemlerde başladık blog yazmaya kendisiyle ve o zamanlarda kendisi o kadar güzel bir etkinlik, bir çekiliş yapmıştı ki hayran kalmıştım kendisine. Sokak hayvanları için dışarıya koyduğumuz bir kap suyun bir lokma yemeğin resmini istemişti bizlerden. Çekilişinde ne üyelik şartı vardı ne de paylaşım. Sadece soğuk havalarla evsiz hayvanları düşünecek kadar merhametli bir yüreği olan Vişneli Kiraz'ın çekilişine ne kadar katılmak istediysem de bir resim gönderememiştim ve katılamamıştım. Bu kadar ince düşünceli bir arkadaşımızın nasıl kırılabildiğini hep düşündüm ama bir türlü de dillendiremedim çünkü çok mahcuptum.

   Geçen hafta sevgili Cafe Tigris kendisini haftanın bloğu seçince dedim ki bu hafta da ben seçmeliyim ki böyle bir insan sürekli listelerde ilk sırada gelmeli diye düşündüm.
İçi merhamet dolu, böylesi hassas bir kalbe ve vicdana sahip olan Vişneli Kiraz'a özürlerimi sunuyor, bu konuda bir yanımın hep mahcup olduğunu bilmesini istiyorum.

   Ve son olarak;
Her hafta seçilesi mutlaka takip edilesi bir blog. Mutlaka ziyaret etmelisiniz..






20 Mart 2016 Pazar

Haftanın Ritmi #3







   Herkese Mutlu Pazarlar..
Bu hafta bir anda uzaklaşıp bir anda arka arkaya yazı paylaşıyor oldum ama affınıza sığınıyorum birazcık..
   Gelelim bu hafta en çok dinlediğim efsane parçalarıma :) Bu hafta ilk sırada Sertap Erener yer almış olsa da Cem Adrian'ı listemden çıkartmam mümkün olmadı haliyle..


   1- Sertap Erener - İyileşiyorum (İlk sırada ve arka arkaya yılmadan defalarca dinledim sanırım)

   2- Sertap Erener - Unutursun
 
   3- Feridun Düzağaç - Kül

   4- Şebnem Ferah - Hoşçakal

   5- Şebnem Ferah - Sigara

   6- Zeynep Casalini - Duvar

   7- Cem Adrian - Şeker Prens ve Tuz Kral


Keyifli dinlemeler..



   Güzel Pazarlar Sizin Olsun..